Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan, İstanbul'da düzenlenen Gençlik Buluşması'nda gençlerle bir araya geldi. Bakırhan, buradaki konuşmasında gençliğin toplum içindeki dönüştürücü rolüne ve mücadelelerinin önemine vurgu yaptı.

"Genç Başladık, Genç Başaracağız" 

CHP Kalıcı Yaz Saati Uygulamasının Geri Alınması Talep Etti CHP Kalıcı Yaz Saati Uygulamasının Geri Alınması Talep Etti

Bakırhan, konuşmasında "Bu mücadele 'genç başladık, genç başaracağız' sloganıyla başladı," diyerek, bir avuç genç arkadaşın başlattığı mücadelenin şimdi milyonlara ulaştığını belirtti. "Bu mücadele toplumsallaştı, halklaştı ve sistemin bütün yok etme çabalarına, tutuklamalarına, katliamlarına rağmen Bağcılar’da olduğu gibi dimdik ayaktadır," dedi.

 Gençliğin Toplumsal Değişimdeki Rolü ve Kürt Gençlerinin Mücadelesine dikkat çekildi

Bakırhan, gençliğin toplumsal değişimdeki rolünü vurgulayarak, Kürt gençlerinin dünya demokratik mücadelesinde örnek olduğunu söyledi. "Bizim varlığımız onları korkutmaya devam edecek," diyerek, gençliğin direniş ve mücadele ruhunu övdü. Bakırhan, gençlerin mücadelesinin önemine dikkat çekerek, "Daha da büyüyeceğiz, bu salonlara sığmayacağız," ifadesini kullandı. Ayrıca, Kürdistan coğrafyasının gençsizleştirilmesine karşı gençlerin direnişi ve mücadelesinin önemini vurguladı.

Geleceğe Yönelik Çağrı

Bakırhan, gençlere geleceğe yönelik çağrıda bulunarak, "Bizim umudumuzsunuz, her şeyimizsiniz," dedi ve gençleri doğalarına, kentlerine, mücadelelerine ve ülkelerine daha fazla sahip çıkmaya davet etti. Ayrıca, demokratik cumhuriyet paradigmasına ve çözüm sürecine değindi, gençlerin daha fazla örgütlenmelerinin önemini vurguladı.

Bakırhan'ın konuşması, gençliğin toplumsal ve politik mücadeledeki rolünü ön plana çıkartırken, gençlerin direniş ve değişim gücünü de vurguladı.

Bakırhan'ın konuşmasının devamı şöyle: 

Merhaba hevalên jin, ciwanên têkoşer, ruhê me canê me hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Çok değerli arkadaşlar, çok değerli genç arkadaşlar; Mazlumların, Deniz Poyrazların yoldaşları sizleri selamlıyorum. Gençlik Meclisimizde ve Parti Meclisimizde yer alan Ömer Görünmek arkadaş şahsında cezaevindeki bütün tutsak yoldaşlarımızı selamlıyor, Bağcılar’dan onlara büyük sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz. Çok önemli bir mücadele yürüttüğümüzün sanırım siz de şahitlerisiniz. Bu mücadele “genç başladık, genç başaracağız” sloganıyla başladı. Bir avuç genç arkadaşımızın, “bu halk eşit olmalı, bu halk özgür olmalı, bu halk bu ülkede demokratik haklarını kullanarak insanca yaşamalı” diyerek yol çıktıkları mücadele bugün yüzbinleri, milyonları buldu. Bu mücadele toplumsallaştı, halklaştı ve sistemin bütün yok etme çabalarına, tutuklamalarına, katliamlarına rağmen Bağcılar’da olduğu gibi dimdik ayaktadır. Ayakta olmaya devam edecektir.

Bizim varlığımız onları korkutmaya devam edecek

Gençlik denince sistem korkar. Sadece bu faşist zihniyetteki sistemden bahsetmiyorum. Amerikalı sistem de korkar, İranlı sistem de korkar. Brezilya ve Arjantinli sistem de korkar. Çünkü gençlik değiştirici ve dönüştürücüdür. Gençlik umut verir topluma, mücadele aşılar. Gençlik dinmez, durmaz, direnir. Demokratik eşitlikçi bir anlayışı hayata geçirinceye kadar bütün bedelleri göze alarak mücadele eder. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir mücadele yürüten Kürt gençleri de dünya devrimci demokratik mücadelesinde örnek oldu. 40 yıldır dinmeyen bir mücadele veriyorlar. Bugün burada, Bağcılar’daki kendi ilçe binamızda yapacağımız bir etkinlik bile sistemi o kadar rahatsız ediyor ki polisi, panzeri ve kamerasıyla bizi ablukaya almaya çalışıyor. Emin olun; onların burada durması sizin mücadelenizin büyüklüğünden kaynaklıdır. Bizden korkuyorlar, demokrasiden koruyorlar, özgürlükten korkuyorlar; Asmînlerin, Mazlumların mücadelesinden koruyorlar. Çünkü onlar tekçidirler. Çünkü onlar gençliği bastırmaya çalışan, bir avuç sermayeye hizmet eden tekçi bir anlayışı temsil ediyorlar. Ancak bizim arkadaşlarımız Hrantları, Denizleri, Mazlumları, Ali İsmail Korkmazları, Berkin Elvanları, Medeni Yıldırımları temsil ediyor. Yani direnenleri, yani ezilenleri, yani mazlumları, yani Kürtleri, yani eşit yurttaş olmak isteyen Alevileri, kadınları temsil ettiği için korkuyorlar. Bizim varlığımız, bizim güçlü olmamız onları korkutmaya devam edecek. Çünkü biz onların korkulu rüyasıyız. Talan etmesinler, usulsüzlük yapmasınlar, adil olsunlar, Kürdün dilini yasaklamasınlar diye varız biz. Biz var oldukça onların korkuları devam edecek. Sizlere söz veriyoruz; nerede olursak olalım, onların korkulu rüyası olmaya devam edeceğiz.

Daha da büyüyeceğiz, bu salonlara sığmayacağız

Kürdü, Türkü, Alevisi, ötekisi bu topraklarda adil ve eşit şekilde yaşamımızı sürdürünceye kadar mücadelemizi büyüterek devam edeceğiz. Dün Gençlik Meclisi Eş Sözcümüz Edanur arkadaşın fotoğrafını gördünüz. İnsan biraz vicdanlı olur. Genç bir kadın arkadaşa bu kadar aleni işkence yapılmaz. Bu işkenceleri yıllardır yapıyorsunuz. Yakmadığınız köy, zindana atmadığınız Kürt, aç işsiz bırakmadığınız demokrat, ilerici, sol sosyalist kalmadı Türkiye’de. Demek ki bu politikalarınız sonuç vermedi. Sonuç verseydi, bugün burada olmazdık. Sonuç verseydi, bugün panzerlerinizle burayı kuşatmaya almazdınız. Bunu bir yerde bitirmeniz gerekiyor. Çünkü geçmişten günümüze devraldığımız bu bayrağı onurlu bir şekilde devam taşımaya devam edeceğiz. Daha büyüyeceğiz, güçleneceğiz. Bu salonlara sığmayacak; sokaklarda, caddelerde, büyük alanlarda bir araya geleceğiz. Biz bir araya geldiğimiz zaman, Kürdü yok sayan, emekçiyi asgari ücrete mahkum eden, emekliyi 7500 liraya mahkum ederek açlıkla karşı karşıya bırakan bu sistem bir gün bitecektir.

 

İstiyorlar ki Kürdistan’da genç kalmasın

O kadar korkuyorlar ki Kürdistan’ı gençsizleştirmek istiyorlar, insansızlaştırmak istiyorlar. Kürdistan coğrafyasında sistemin eliyle gençler tırlara bindirilerek ülke sınırlarının dışına çıkarılıyor, göç ettiriliyor. İstiyorlar ki Kürdistan’da genç kalmasın, Kürt kalmasın. İnancına, davasına, diline sahip çıkan insan kalmasın istiyorlar. İşte ben bugün bu salonda umutlandım. Eminim ki gençlerimiz 3-5 kuruş para kazanmak için göç yollarına düşüp davasını ve topraklarını bırakmayacaktır. Onların bu politikalarına karşı Bitlis’te, Siirt’te ormanına ve doğasına sahip çıkacaktır. Cezaevlerinde size umut bağlayan, sizin mücadelenizle birlikte özgürleşeceğini düşünen yoldaşlarımıza umut olmaya devam edeceksiniz. Biz gidersek kim mücadele yürütecek, değerlerimize kim sahip çıkacak? Biz gidersek dilimizi, kültürümüzü kim yaşatacak? Biz gidersek bu tekçi zalim sistem karşısında kim direnecek, kim mücadele edecek? Bu soruları kendimize daha fazla sormalıyız. Genç arkadaşları doğamıza, kentimize, mücadelemize, ülkemize daha fazla sahip çıkmaya davet ediyorum. Aksi halde sistemin oyunları gerçekleşmiş olur. Kırk yıldır bu mücadeleye diz çöktüremeyenler, şimdi de gençleri göçerterek, Kürdistan coğrafyasında uyuşturucu ve fuhuş gibi kriminal işleri devlet eliyle yaygınlaştırarak bu mücadeleyi boşa çıkarmaya çalışıyor.

Bizim umudumuzsunuz, her şeyimizsiniz

Siirt’te okulların önünde karıncayı bile gören mobese kameralarının önünde uyuşturucu satılıyor, gençlere uyuşturucu veriliyor. Ne hikmetse bir tweetimizden dolayı gece 4-5’te evimizi basanlar, Edanur gibi yoldaşlarımızın yaptığı basın açıklamasına tekme tokatla saldıranlar uyuşturucu satıcılarıyla uğraşmıyor. Çünkü onların derdi uyuşturucu, kriminal işler değil; tam tersine o işleri severler. Bir suç işleri bakanları vardı, hatırlarsınız, gemilerle uyuşturucu getirenlerle fotoğraf verirdi ama Kürt’le uğraşırdı. Kürt coğrafyasında domuz bağcılarla, Beyaz Torosçularla ittifak yaparak Kürt mücadelesini geriletmeye çalışan bu anlayış, uyuşturucuyla mücadele etmedi. Gençlere çağrı yapıyoruz: Bu oyunlara gelmeyin. Bizim umudumuzsunuz, her şeyimizsiniz. Hem dünümüzsünüz hem bugünümüzsünüz hem yarınımızsınız. Dünümüzü yaşatanlar bu uğurda mücadele ettiler, yaşamlarını yitirdiler. Bugünümüz buradadır ama yarınımızı da kazanmamız için siz değerli gençlere ihtiyacımız var. Haklı bir davanın sahibi ve yürütücülerisiniz. O kadar haklı bir davamız var ki Cheleri, Fidelleri, Mahirleri, Denizleri anardık. Dünyanın dört bir yanından devrimcilerin fotoğraflarını taşırdık. Şimdi “Jin Jiyan Azadî” diyen Rojava Devrimini gerçekleştiren kadınların fotoğrafları dünyanın dört bir yanında duvarları süslüyor. Dünyada mücadele eden kadınların ve gençlerin örnek aldığı, model aldığı devrimi gerçekleştiren siz değerli arkadaşların emeğidir. Buna layık olmak gerekiyor.

Demokratik Cumhuriyet paradigmasından korktular

2015 yılında Çözüm Süreci vardı. Aslında Türkiye’nin en rahat nefes aldığı 2013 yılında başlamıştı, 2015 yılında da bitirdiler. Ben de o zaman Siirt’te belediye eş başkanı idim. Hiçbir dönem olmadığı kadar geriye dönüşler oluyordu, insanlar köyüne dönüyordu. Türkiye’deki Kürt iş insanları o coğrafyada yatırım yapmak istiyorlardı. O coğrafya hiç olmadığı kadar turizme açıldı. Rahat nefes aldı insanlar, huzurlu bir şekilde yaşıyordu. Kimse yaşamını yitirmedi. Ne Türk ne Kürt gençleri toprağın altına girmedi. Cezaevleri hiçbir dönem olmadığı kadar daha az sayıda tutsak barındırıyordu. Ama maalesef barıştan korktular, çözümden korkturlar. Sayın Öcalan’ın Demokratik Ulus paradigmasından korktular. Demokratik Cumhuriyet paradigmasından korktular. Ne yaptılar? Çözüm Sürecini bozdular, rafa kaldırdılar. Buzdolabına kaldırdıklarını, derin dondurucuya kaldırdıklarını söylediler. Size soruyorum: 2013 yılında Sayın Öcalan’la yürütülen müzakere süreci mi daha iyiydi, yoksa vahşetin, yoksulluğun, yokluğun olduğu, kriminal çetelerin söz sahibi olduğu bu dönem mi daha iyi? Tabii ki Çözüm Süreci daha iyiydi.

Genç arkadaşlarımız daha fazla örgütlenmelidir

Bu ülke bir yüzyılı buradaki renkleri soldurmakla geçirdi. Ermeni kalmadı, Rum kalmadı, Aleviler defalarca katliama tabi tutuldu. Kürtler 21 defa isyan etti, 21 defa direndi, 21 defa bu sistem Kürtleri yok etmek için uğraştı. Geçen yüzyıl Kürt karşıtı, Kürt düşmanı, Kürtleri yok sayan bir ittifakla geçti. Bu yeni yüzyılda Türkiye Kürt meselesi başta olmak üzere bütün meselelerini çözsün diye uğraşıyoruz. Bunun için çok zor bir şeye gerek yok. İmralı’da tecridi kaldırır, Sayın Öcalan ile oturursunuz. Bu meselenin en kolay çözülebileceği adres ile birlikte Türkiye’yi bu yükten kurtarır ve ikinci yüzyılda Kürtlerle barışını sağlayan, toplumsal barışını sağlayan, ekonomisi savaşa değil emekçiye ve yoksula giden bir Türkiye'yi birlikte yaratırız. Cezaevlerinde “Sayın Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm” diyerek bedenlerini açlığı yatıran değerli tutsakları da bir kez daha selamlıyoruz. Onların yaşamış olduğu şeylerin bir sebebi de biziz. Biz eğer demokratik mücadeleyi büyütebilseydik; bu faşizan ırkçı, tekçi, Kürdü emekçiyi yok sayan sistem karşısında daha güçlü olabilseydik cezaevinde binbir zorluk altında yaşayan arkadaşlarımız açlık grevine gitmezdi. Dolayısıyla cezaevlerindeki açlık grevleri de bize bir ders veriyor. Ne yapmalıyız? Bundan sonra partimize daha fazla sahip çıkmalıyız. Genç arkadaşlarımız her yerde daha fazla örgütlenmeli ve güçlü olmalı ve mücadelesine katkı sunmalıdır. Böylece açlık grevlerini önleyebilir, tecridi kırabiliriz. Aksi halde bu sistem bizi yok etmeden, bitirmeden durmayacak. Bu sisteme verilecek en büyük cevap güçlü, örgütlü ve mücadeleci olmaktır. En başta gençlerin, kadınların, halkımızın bu düşünceleri dikkate alarak güçleneceğine, örgütleneceğine, ittifakını sağlayacağına inanıyorum.

Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlayacak olan sizin kararlılığınızdır

Önümüzde yerel seçimler var. Yerel yönetimler gençleri de ilgilendiren bir konudur. Yerel seçimlere gençlerin de rengini, sesini, soluğunu, mücadelesini yansıtmalıyız. Bunun için de geçen hafta başlayan önümüzdeki günlerde de devam edecek adaylık başvurularında gençlerin kendi rengini gösterecek adayları çıkarmanızı istiyoruz. Yerel seçimleri önünüze güçlü bir çalışma olarak koymanızı istiyoruz. Bizi bugüne getiren sizlersiniz. Bugün yaşadığımız her şeyde sizin imzanız, sizin emeğiniz var. Bu faşizan zihniyeti yenecek, demokratik bir cumhuriyeti kuracak olanlar da yine sizlersiniz. Tecridi kıracak, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlayacak olan da sizin mücadeleniz ve kararlılığınızdır. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde bu sistem karşısında daha örgütlü ve güçlü olunmaması için hiçbir sebep yok. Siz değerli genç arkadaşları, yaşamın her alanında, fabrikalarda, sokaklarda göreceğimize eminim. Büyük emek veren, umudumuz olan siz gençlerin yapmış olduğu etkinliğe katılmaktan büyük gurur duydum. Ben de çok yaşlı sayılmam. 19 yaşımdan beri bu mücadelenin içerisindeyim. Bu mücadele sonuçlanıncaya kadar siz genç yoldaşlarla birlikte mücadele edeceğimi, direneceğimi bir kez daha belirterek hepimize serkeftin diyorum.

Son olarak da bir çağrıyla bitirmek istiyorum. 16 Aralık MKM’nin 32. kuruluş yıldönümü. 16 Aralık’ta bir etkinlik yapacaklar. Bu etkinliğe de en başta gençlerimizin, halkımızın, kadın arkadaşların katılması gerekiyor. Çünkü MKM bizim kültür mirasımızdır, dil mirasımızdır. Onlar da bizden az bedel ödemediler. Onlarca sanatçı arkadaşımız katledildi, cezaevlerinde kaldılar, sürgüne gittiler. MKM bizimdir; Kürtlerin, emekçilerin, devrimcilerindir. 16 Aralık’ta yapacakları etkinliğe çok güçlü katılalım. 

Editör: Vildan Atmaca